EDEBİYAT
Yılanın Fikri
Çok eski zamanlardaydı. Fakat tarihini kimse bilmiyor. Dağlarda, vadilerin birisinde bir adam yaşıyordu. İsmi Musaydı. Alginat isminde çok güzel bir de karısı vardı. Herkesin yaşadığı gibi yaşıyor, ekmeklerini alın teriyle kazanıyorlardı. Tam anlamıyla mutlu olacaklardı, eğer bir dertleri olmasaydı.
Dertleri ise çok büyüktü. Çocuk olmayan bir ailede mutluluk olamaz. Onlar bir erkek çocuklarının olmasını çok istiyorlardı. Güzel Alginat daima, gözleri yaşla dolu olduğu halde, bir erkek çocuk vermesi için gizlice tanrıya yalvarıp, yakarırdı.
Merhametli tanrı zavallı kadının yalvarmalarım işitti. Alginat bir erkek evlat doğurdu. İsmini İbrahim koydular.
Çocuk büyüyor, günden güne kuvvetleniyor; anne, babanın da sevinci sonssuz oluyordu. Fakat insanın alın yazısını kim okuyabilir... Yarının ne olacağı bugünden anlaşılabilir mi? Doğum gününden ölüm saatine kadar herkesin meleği tarafından taşınan talih kitabında neler yazılmış olabileceğini kim okuyabilir? Bulutların arkasından ise ancak güneşin baktığını görürüz.
Ve Güzel Alginat soğuk algınlığından ölüverdi. Kulübesi boşalan Musa büyük felâketle karşı karşıya kalmıştı. Acısı çok büyüktü. Fakat üzüntüye kapılmak erkek işi değildir. Acısını yenerek Musa yine ağır işine koyuldu. Çalışmaya giderken oğlunu evde yalnız bırakmak zorunda kalışı çok daha fenaydı.
Fakat Musa'nın evinde çoktandır bir yaratık daha yaşıyordu. Musa ve onun rahmetli karısı bu yaratığa candan bağlanmışlardı. Onu ailenin bir parçası sayıyorlardı.
Bu yaratık bir yılandı. Yılan İbrahim’i çok sevmişti. Arkadaşçasına birlikte oynarlardı. Musa da hiç çekinmeden oğlunu yılanın himayesine bırakırdı. Günler böylece gelip geçiyor, İbrahim de büyümeğe devam ediyordu. Bir gün Musa yine her zamanki gibi evden ayrılırken küçük halıyı yere serdi. Oğlunu oturttu ve önüne de bir tabak süt koyarak işine gitti. Akşam eve döndü. Kapıdan içeri girince birden:
—Aman Allahım! Diye bir feryat kopardı. Feryadından ev titredi.
Oğlunun cansız cesedi halı üzerinde yatıyordu. Musa oğluna doğru koştu, onu kolları üzerine aldı. Sarstı, boğuk sesiyle ona seslendi:
—İbrahim, İbrahim!..Fakat çocuk babasına cevap vermiyordu. Musa halıya baktı, tersine çevrilmiş süt kabı, ekmek bıçağı, ve kesilmiş yılan kuyruğunun ucunu gördü.
İbrahim’e döndü, ancak şimdi oğlunun boynundaki ince, şerit gibi siyah bir çizginin farkına varabildi. Oğlunun ölümündeki sırrı çözmeğe çalıştı.Çok düşündü, nihayet en sonunda buldu. Yılan sütten içmek için İbrahim'e yaklaşmış o ise elinde oynamakta olduğu, bıçakla yılanın kuyruğunu kesivermişti. Yılan da duyduğu acı sonunda kızgınlıkla çocuğu boğuvermişti.
Günler günleri, yıllarda yılları kovalıyordu. Zaman insanın acısını iyileştirir. Musa da derdini unuttu.. Acıya alıştı. Fakat bir şeye alışamıyordu: Yalnızlığa. Yalnızlık onun içini kemiriyordu. Öyle ki eski dostu yılanı arayıp bulmağa karar verdi.
Evin içinde gezerek yılanı çağırıyordu. Ant içiyordu ki oğlunun öldürülmesinden duyduğu acıyı tamamen unutmuştu. Bütün suçunu bağışladığını, yalnız eski dostluktan başka bir şey düşünmediğini söylüyordu.Yılan, ise cevap vermiyordu. Musa her gün yılana aynı şeyleri söylüyordu. Nihayet bir gün çağrısına cevap alabildi.
—İnsanoğlu! Sen ne istiyorsun? Musa sevinçle seslendi:
—Nihayet seni buldum! Ne olur bana dön! Yapayalnızım. İnan ki yaptığın kötülüğü çoktan unuttum. Gel yanıma beraber yaşayalım, yine dost oluruz!
Yılan cevap verdi:
—Olaydan dolayı çok üzgünüm. Senin yalnızlığına da çok üzgünüm. Fakat dönüp seninle bir arada yaşayamam...
—Doğru söyle, bana bakarken, her zaman boğduğum oğlunun hayali gözünün önüne gelmeyecek mi? Ben ise oğlun tarafından kesilmiş olan kuyruğumu unutmayacağım. Allaha ısmarladık Musa ve bir daha beni çağırma!..
KAYNAK KÜNYESİ: Kafkasya Kültürel Dergi, Mayıs-Haziran 1964, Yıl:1, Sayı:1, Sayfa:6-7
-
Ananın Gözyaşları (Nâniyn Barxiş)
17 Mayıs 2015, Pazar -
Son Ürün
25 Nisan 2015, Cumartesi -
Yılanın Fikri
30 Mart 2015, Pazartesi -
Çerkes Masalları
23 Şubat 2015, Pazartesi -
Kayaya Tırmanan Atlı
24 Ağustos 2012, Cuma -
Oset Edebiyatı
01 Ağustos 2012, Çarşamba -
Dağıstan Edebiyatına Kısa Bir Bakış
06 Temmuz 2012, Cuma