EDEBİYAT
Dağıstan Edebiyatına Kısa Bir Bakış
Bu sesleri, bu şarkıları kim verdi bize? Bu duyguları kim öğretti dağlılara? Kartallar ve atlar, kılıçlar ve otlar, beşikler, dört Koysu ırmağı, Hazar’ın dalgaları, Mahmud’un sevgilisi Meryem, tüm Dağıstan Tarihi, bütün dillerimiz, Dağıstan tümüyle bu duygularda özümlenmiştir.
EbuTalib’e birgün sormuşlar:
-Dağıstan’da kaç ozan vardır?
-Üç, dört milyon vardır...
-Nasıl olur? Dağıstan’ın nüfusu bir milyon?
-Her insanın içinde üç, dört ozan vardır. Ama herkes, her zaman şarkı söylemez. Ve herkes bu durumunu bilmez.
-Yine de en iyi ozanlarınız kimler?
-En iyiden de iyi olan her zaman bulunur. Ama yine de bir kişiyi söyleyebilirim.
-Kim?
-Dağıstanlı ana. Aslında dağlıların topu topu üç şarkıları vardır.
-Hangileri onlar?
-Ilki, dağlı ananın oğlunun beşiği başında söylediği şarkılardır.
-Ikincisi?
-Ikincisi, oğlunu yitiren dağlı ananın söylediği şarkılardır.
-Ya üçüncüsü?
-Üçüncüsü de, bütün geri kalan şarkılardır.
Ana ... yeşerenin ve solanın, doğanın ve ölenin, gelenin ve gidenin, belki yantutan, ama yine de doğrusözlü kalan tanığı. Beşik sallayan, kollarında çocuğunu tutan, kendisinden sonsuzcasına ayrılan oğlunu kucaklayan ana.
İşte güzellik, işte gerçek, işte onur.
RESUL HAMZAT/BENIM DAĞISTANIM
Dünya haritasına baktığımızda, Hazar denizinin batı kıyısında, Kafkaslar’ın doğu ucunda küçük bir ülkedir Dağıstan.
Ülke topraklarının çoğunluğu iç kesimlerde dağlık, kuzeyde ve sahil kesiminde ovalıktır. Çetin coğrafi koşullar, ülke içinde farklı kültürel renkleri ve yaşam tarzlarını dayatsa da, bu kültürlerin genel olarak barış içinde ve yanyana yaşamalarını beraberinde getirmiştir.
50.300km2.’lik yüzölçümü ve yaklaşık 2.5 milyona yakın nüfusuyla bu minik ülkede, 7’si yazı diline sahip 20’nin üzerinde halk yaşamaktadır. Rus, Çeçen, Azeri vb. azınlık dillerini bir yana koyarsak, bu diller nüfuslarına göre sırasıyla şunlardır:Avar(Mağharul), Dargi(Tsadah), Kumuk, Lezgi(Khural), Lak(Gazikumuh), Tabasaran, Nogay’dır. Bu 7 dili konuşan halkların hepsinin ayrı kendi ulusal tiyatroları bulunmaktadır.
Bunlardan Kumuk ve Nogay dilleri Türki dil gurubundan Kıpçak koluna girmekte ve diğer bütün diller ise Kafkas dil öbeğinin Doğu Kafkas grubunda Çeçence ile birlikte yeralmaktadır.
Yerel 5 Kafkas dili dışında 20’nin üzerinde küçük dil(belki de lehçe) ise herhangi bir yazı diline sahip olmadan sözlü edebiyat geleneğini sürdürerek yaşamaktadır.
Dağıstan’ın tüm halklarının ortak dili, ülkenin Rusya Federasyon’una politik ve yönetsel olarak bağlı olması sebebiyle Rusça’dır.
Doğu Kafkas dilleri;MÖ.’ki ilk 1500 yıllık zaman dilimi içinde doğmuş ve çeşitli faktörlerle birbirlerinden ayrılarak farklı yollar izlemişlerdir. Bu dillerin ortak noktası gırtlaksı ve hırıltılı seslerin bulunması, her birinde fazla ses ve harf olması –ki bunların sayısı dillere göre 40 ile 55 arasında değişmektedir- ve adların 4 sınıf şeklinde kullanılması-Eril, dişil, obje, hayvan olarak-dır.
Dağıstan’ın Kafkas kökenli dillerini diğer dillerden ayıran genel özelliklerse, eski dilde harf-i tarif olarak adlandırılan belgili tanımlığın bulunması, zıtlık oluşturan yumuşak ve sert ünsüzleri içermesi ve çekim hallerinin çokluğudur.
MS.III.yy. ile muhtemelen IX.yy.’a kadar bir Dağıstan dili olan Albanca, Albanya Krallığında yazı dili olarak kullanılmıştır. Doğu Kafkasya’da tüm dağlı kavimleri kapsayan bu krallığın dili, Ermeni ve Gürcü alfabesine benzemekteydi. Ancak tarih içinde Albanya Krallığı zayıflayıp, parçalandığında, Hazar, Ermeni, Gürcü, Moğol, Iran ve Türk etkisiyle dilin kullanımı giderek azalmış ve etkisi kendiliğinden sönmüştür. Alban alfabesi ile yazılmış bazı taş yazıtlar bu günde Azerbaycan toprakları içinde açık, kapalı müzelerde bulunmaktadır. Albanca’dan geriye, onun doğrudan devamcısı olarak ta sayıları 15.bini dahi bulmayan varlığıyla Udi halkı ve dili kalmıştır.
Dağıstan halkları, ortak ve devlet dili olarak kullandıkları Albanca’dan sonra, Miladi 1000’li yılların ilk yarısında, kısmen Gürcü alfabesini kendi dillerine uyarlayarak kullanmışlardır.
Dağıstan edebiyatı genel olarak, XIX.yy.’a kadar sözlü gelenek yoluyla varlığını sürdürmüştür. Dağıstan dillerinin Arap alfabesiyle yazılmasının tarihi, yaşanılan son 1000 yılı aşkın süreye yayılsa da, verilen ürünlerin çoğu Arapça ve küçük bir kısmı ise Farsça’dan çeviri olmak kaydıyla dini içerikli metinlerdir. Din etkisinde yazılmış bazı şiir, kaside ve mesellerden oluşmaktadır.
Ülke Islam dini ile çok erken dönemlerde tanıştığı için, güneyden gelen farklı Ortadoğu kültürleri dil, mitoloji vb. bir çok alana etki etmiştir.
“Vustana Tsudahari” “ Tsudahar Bahçesi” adlı ilk Dargi şiir derlemeleri, XX. yy.’ın hemen başında yayınlanmıştır. Dini içerikli bu şiirlerde kullanılan dil, Dargicedir. Ancak, derlemelerde, dini terminoloji sebebiyle, Arapça kökenli sözcüklerin baskın olarak kullanılması, Dargice’yi bulanık bir dil haline getirmiştir.
Batı Kafkas dillerine göre Arap-Iran/Islam etkisinin bu denli güçlü olması, örneğin yerel Nart efsanelerinin Dağıstan da daha az bilinir ve kullanılır olmasına yol açmıştır.
Lezgice, Avarca, Lakça ve Dargice Arap alfabesiyle birlikte bir çok kez, medreselerde yazılmış ve okunmuştur. Ancak farklılıklar bir Kafkas dilinin aralarından sıyrılıp çıkmasına izin vermemiştir.
Salt Arap dili XX. Yy. Başlarına kadar ortak anlaşma dili olarak varlığını sürdürmüştür. Öylesine güçlü bir etkidir ki bu, Bolşevik ihtilali sırasında halkın neredeyse 1/5’i kendi yerel dili yanında Arapça bilmekteydi.
Kısa bir dönem için, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti kurulurken ortak dil olarak politik bir tercih kullanılmış ve Kumukça önerilmiştir. Bu tercih çevre ülkelerde ki Türki dillerle paylaşımı artırmak için yapılmışsa da, uygulama şansı dahi bulamadan, etkisi Rusça ile kırılmıştır.
Dağıstan’ın bütün dilleri, 1928’de Latin alfabesiyle yazılır okunur hale getirilmiştir. Sadece, Latin alfabesine geçmek te geciken Tabasaranca 1932’de okunur, yazılır hale geçmiştir.
1938 yılında ise egemen Rus dil ve kültür çerçevesi içine alınarak tüm dağlı dilleri, Kril alfabesiyle yeniden yaratılmıştır. Ilkin Arap, sonra Latin ve ardından Kril alfabesine geçişler o kadar hızlı olmuştur ki, bu küçük diller her bir virajda çok şeyler yitirmişlerdir.
Alfabe değiştirme dönemleri, Dağıstan halkları için büyük bir kültürel kopukluk ve kayıplar getirmiştir.
Son 1000 yıla damgasını vuran Arap ve Iran başta olmak üzere Ortadoğu kültürleri dışında, Dağıstan edebiyatını besleyen Roma, Gürcü, Ermeni, Moğol ve Türk kaynakları da vardır. Sözlü edebiyat geleneği içinde çok eski dönemlerden kalma –Kimmer, Iskit, Sarmat, Alan vb.- efsaneler yaşamayı sürdürmektedir.
“Büyük Iskender”, “Leyla ile Mecnun”, “Tahir ile Zuhra” ve “Rüstem” gibi gerek doğu gerekse de batı edebiyatının en önemli kültürel öğeleri de Dağıstan folklorun da hala yaşamayı sürdürmektedir. Ancak Dağıstan edebiyatının, masal ve efsanelerinin en önemli kaynağı kendisi, yani yine Dağıstan’dır.
Bu minik ülkenin, minik halkları tarih boyunca yaşadıkları yurtlarını, yaşayanlarını, özgürlük ve bağımsızlıklarına ne kadar düşkün olduklarını ve en önemlisi tüm bu sebeplerden başlarına gelen talih yada talihsizliklerini şiir, şarkı, ağıt, masal ve efsanelerinde dile getirmişlerdir.
400’lü yıllarda Hunlar’ın, 600’lü yıllarda Hazarlar’ın, 700’lü yıllarda Araplar’ın, 1000’li yıllarda Kuman, Peçenek ve Oğuzlar’ın, 1300’lü yıllarda Moğol, 1700’lü yıllarda Iran ve 1800’lü yıllarda Rusya’nın ülke üzerine yaptıkları ağır saldırılar ve kayıplar Dağıstan halkları üzerinde derin ruhsal izler bırakmıştır. Kazanılmış başarılar, halkların kendi uluslaşmalarını teşvikle uyandırmış, alınan yenilgilerle halklar birbirleriyle dayanışmayı ve birbirlerine tutunmayı öğrenmişlerdir.
300 yıl önce Nadir Şah önderliğinde ki Iran ordusuna tattırılan yenilgi, Laklar’ın Parti Patima destanına konu edilmiştir. Iran Şahlığının emperyalist saldırılarına karşı sürdürülen Bağımsızlık savaşı sırasında Surhay Han, MurtazaAli ve Parti Patima gibi halk önderlerinin yurtları için verdikleri mücadele destanlar ve şarkılarla halk arasında işlenmiştir.
Dağıstan tarihinin bir çok aşamasında bunlar gibi bir çok yerel kahraman boy göstermiştir. Khoçbar, Hacı Murat ve daha niceleri.
Dağıstan’ın en kalabalık halkı olan Avarlar’ın içinden çıkan; XVI.yy.’da Karanitza’lı Taygibitsa, XVII. Yy.’da Ğoboda’dan Şaban Kadı, Kudulal’dan Musa, XVIII. Yy.’da Haymak’tan Ebubekir Hacı, Kuduyav Hasan, XIX. Yy. Inhosa Ali Haci, Hacı Ziyauddin, Ruğcatsa Eldar ve XX. Yy.’da Tsadas Hamzat gibi şair ve bilgeler Avar edebiyatının öncülleri oldular.
Son iki yüzyıl boyunca Imam Mansur, Gazi Muhammet, Hamzat, Şamil ve Hacı Murat gibi halk önder ve kahramanları ile ilgili çeşitli olaylar, Dağıstan sözlü edebiyatında -özellikle Avar edebiyatında- ebedi olarak canlandırılmıştır. Kafkas/Rus savaşlarında ki acımasız ve yürek yaralayan manzaralar, savaşın tiksindirici yüzü, Çarizm’in ve Despotizmin zulümleri ve en önemlisi de dağlı halkların bağımsızlıklarına ve özgürlüklerine derinden duydukları bağlılık Dağıstan edebiyatının vazgeçilmez konuları arasında ön planda yer bulmaktaydı.
Dağıstan edebiyat dünyasının bazı önemli adları;Sadrettin Süleyman Lezgi(XIII:yy.), Şirvanlı Şeyh Yahya( ? -1457)Abdurrahim Şirvani( ? -1615), Kudutla Musa Muhammed(1651-1716), Muhulu Damadan( ? – 1718), Ali Kulu Han( ? - 1756), Şirvanlı Hakani( ? ), Hacı Davut( ? -1757), Haymak’tan Ebubekir(1711-1797), Khudalı hasan(1715-1795), Harakhunili Said(1763-1834), Mirza Kerim Şuai Derbendi(?), Abbas Kulu Bakuhani (1794-1845), Muhammed Tahir-ul Karakhi(?), , Muhammed Kadı Dibir Karakhi(?), Hargabili Muhammed Begilav(1830-1912), Theletha Kazamil Amirali(1830-1927), Müezzin Turab(?), Monoka Ahma(1839-1924), Ruğcali Ahkhil Marin(1840-1905), Inhosa Ali Hacı(1846-1891), Ziyaeddin bin Haydar Dağıstani( ? -1891), Çhikasa Muhammed(1846-1926), Rucgalı Eldarilan(1847-1884), Theletha Etil Ali(1850-1930), Çhokha Abakarhaci(1860-1942), Balhaviçli Tacuddin Çanka(1866-1909), Gantsi Abdullah(1868-1909), Loka Muhammed(1868-1941), Ruhiniden Adaba(1869-1919), Hurukreli Muhittin, Inhosa Kurban(1870-1935), Kharosol’a Mahmud(1873-1919), Ziyad Kurkli(?), Batıray, Ihalisa Çupalan(1877-1945), Balayiçi Haca(1879-1939), Tsadasa Hamzat(1877-1951), Abutalip Gapurov(1882-1975), Muhammed Zagit Aminov(?), Necmeddin El-Hussi(?), Zahid hacıev(1898-1971), Muhammed Osmanov(?), Haci Zalon(1912-?), Nur Muhammed Abihasanov(1915-?), Muhammed Süleyman(1919-1988), Ahmethan Abubakar(1931-1991), Resul Hamzat(1923-2004), Abdulmecit Haçalov(1925-1994), Hacı Gazimirza(1927-1994), Maşidat Gayirbekova(1927-...), Efendi Kapiyev, Tacuddin Taymazhan(1931-1979), Süleyman Stalski, Ömer Hacı Şahtamanov(1932-1989), Badavi Ramzanov, Abbas Muhammed(1932-...), Fazu Aliyeva(1932-..), Rasim Hacı Hacıyev, Muhammed Ali Adollo(1932-...), Tacettin Çanka, Abdullah Daganov(1939-...), Muhammed Hiriyasulav(1945-...), Yetim Emin(?), Muhammed Isayev(1949-...), Irçi Kazak, Mariyam Ibrahimova(1918-1994), Safar Aliyeva gibi bilgin, şair ve edipler, Dağıstan edebiyatının gelişmesi ve halk kültürlerinin yaşatılmasına büyük emek vermişlerdir.
Ömer Ziyaettin Efendi ise Türkiye’ye göç etmeden önce 1800’lü yılların sonlarında başlayarak, bir kısmı Lezgice olan, 20 eseri kaleme alarak, Lezgi dilinde edebi eserler çığırını açmıştır.
XX.yy.Dağıstan edebiyatının en önemli eserleri, biraz da XVIII. Ve XIX.yy.’da Dağıstan ve Kafkasya ile ilgili çeşitli Rus yazar ve şairlerinin yazdıklarının etkisinde ortaya çıkmıştır. Lev Tolstoy, Puşkin, Lermontov vb. şair ve yazar, Kafkas-Rus savaşları döneminde bölgeyi muhteşem kalın çizgiler ve hatta övgüye varan anlatımlarla kitaplarında canlandırmışlardır. Neredeyse bir düşman anlatımıyla kaleme alınanlar dahi, Dağıstanlı yazar ve şairlerce engin bir hoşgörü ve objektivist bir tutumla algılanmıştır.
Bolşevik devrimiyle yerel diller önemli ölçülerde özgürlüklerden faydalandırılmışlardır. Ancak ağır ideolojik baskı ve halkların kendi tarih bilincinin oluşmasına karşı tutumlar, aydınlar üstünde estirilen terör havası ve derin hoşgörüsüzlük, yerel dil kullanımında ki özgürlükleri gölgede bırakmıştır.
Sovyet Dağıstan edebiyatı, adeta Rus edebiyatı proto-tipinin bölgeye yansıması gibiydi. Aradan bazı aykırı değerler çıkmıyor değil di. Ancak bunlarda çabucak ya susturuluyor, ya koğuşturuluyorlardı. Sosyalizm, yurtseverlik ve ulusçuluğun her zaman önündeydi. Ve edebi sanatsal kaygılar yerine, ideolojik mesaj her zaman her şeyin üstünde tutuluyordu.
Yine de haksızlık etmemek ve doğruyu teslim etmek gerekirse, Sovyet dönemi Dağıstan şair ve yazarları, geniş Sovyet ülkesinin kızıl renklerinin ötesinde kendi renklerini, soluk motiflerle de olsa ortaya koymaya çalışmışlardır. Örneğin geçmişte Rusya emperyalizm aygıtına karşı direnişin sembolleri olan tarihsel kişiliklerini bazı dönemlerde göklere çıkartmış, perspektife göre de yerin dibine yollamıştır.
Bütün bu yaşananlar, genel Sovyet ülkesi ve Dünya’nın koşullarıyla yakın bir ilişki teşkil etmekteydi. Bu da çok doğaldı. Savaş dönemlerinde baskı ve zulüm arttığında papağan, nispi rahatlama dönemlerinde ise kartal çığlıkları yazın dünyasının üzerinde duyulmaya başlıyordu.
Dağıstan ile Türkiye arasında ilişkiler ise çok eski dönemlere dayanmaktadır. XV. Yy.’dan beri çok sayıda bilgin ve edebiyatçı kendi ülkesi Dağıstan’dan çok Osmanlı topraklarında tanınmış ve ünlenmiştir. Bunlardan; Fethullah Şirvani( ? -1453), Nureddin bin Nurullah( ? -1597), Ali bin Ibrahim Dağıstani(Öl.1704), Türkçeye sayısız eser kazandırmıştır.
Mehmed bin Musa Kuduki( ? -1708), Şirvanlı Kara Ebubekir Efendi( ? - 1726), Ali bin Sadık Dağıstani(Öl.1784), Şirvanlı Halis Mehmed Efendi( ? ), Ibrahim Efendi( ? – 1795), Muhammed Cemaleddin(?), Şirvanlı Muhammed Emin bin Sadrettin( ? -1624), Seyyid Hüseyin Nazım bin Abdullah Dağıstani( ?-1812), Imam Şamil’in öğretmeni, Şeyh Cemaluddin Gazikumuki(1788-1869), Ahmet Hamdi Bey(1851-1919), Ahmet Saib(1859-1920), Şirvanlı Şemseddin Inaki(?), Dağıstan dilleri, folkloru, tarihi ve edebiyatı uzmanı, Zamir Ali Gazikumuki(1878- ?), Türkiye’de tanındığı adıyla ünlü mizah yazarı, gazeteci, tarihçi Mizancı Murat(Tahazade Mehmet1854-1917), Molla Hasan El-Kadari(?),Ömer Ziyaettin Efendi(1849-1925), Şirvanlı Sabir Tahir(?), Şirvanlı Sadrettin(?), Seyyid Ahmet El-Rukkali(1848-1925), Gazanişli Ebusufyan(?), Hüseyin Kami81878-1916), Ahmet Hamdi Efendi(Şirvani-öl.-1889), Nazım Hikmet’in dedesi, şair Dağıstanlı Nazım Paşa(Mevlevi ?), Ahmet Nabi Magoma(1897-1961), Ali Nihat Tarlan(1898-1978), Haydar Bammat(1890-1965), Necmettin Bammat(1922-1985), Kadircan Kaflı(1899-1969)Nazım Hikmet(1901-1963),Ertuğrul Şevket Avaroğlu(1909-?), Seyyid Tahir( ?-1957), Sait Şamil(1901-1981), Şerafettin Erel(1890-1989), Yusuf Ziya Binatlı(1914-….), Izzet Kandemir(1903-1988), Musa Ramazan(1922-2004), Sefer Aymergen(1916-…), Rasih Savaş(1915-…. ), Cafer Barlas(1950-….) ve daha sayısız edebi kişilik Dağıstan kökenli olup, Türk kültür ve edebiyat çevrelerinde, anayurtlarından daha iyi takip edilir olmuşlardır.
Aralarından bazıları anayurtlarında doğmuş olmakla birlikte, bazıları Dağıstan’ı tanımamış hatta yaşamı boyunca atayurtlarını görmemiş olanları dahi vardır.
XX. yy. Avar ve Dağıstan edebiyatına damgasını vuran bir ad vardır ki, onun sadece adını anıp geçmek büyük haksızlık demektir: Resul Hamzat(1923-2004).
Yazdığı şiir, öykü ve denemelerle, daha çok Dağıstan halklarının renkli kültürlerini, otantik özgünlüğünü ve çarpıcı yaşamlarını konu almıştır. Avar halkının sözlü şiir geleneğinden esinlenerek kaleme aldığı yapıtlarında yerel olanla evrensel olanı barıştırıp, ürünlerinde insan boyutunu ön plana taşımayı başarmıştır.
Dağıstan kadar farklı unsurların aynı coğrafya da üstelik küçük bir ülkede bir arada yaşıyor olmasına rağmen, yakın zamanlara kadar milliyetçilik, dincilik gibi aşırılıklara ve hastalıklara sapmadan yanyana yaşamayı başarabilmelerinde ki en büyük sırlardan biri de Hamzat’tır.
Yazdığı yapıtlardan en önemlisi ve Türkçeye de kazandırılmış bulunanı “Benim Dağıstan’ım” adlı kitabıdır. Hamzat bu yapıtta deneme, şiir, destan, öykü gibi edebi türleri kaynaştırmayı başardığı gibi, felsefe, hatta tarih gibi farklı alanları da kucaklayarak genç kuşaklara önemli mesajlar taşımıştır.
Lirizmin doruklarında gezen bu romantik şövalye yazdıklarıyla yaşamı boyunca genç Dağıstanlı yazarların idolü olmayı başarmıştır.
Yüzyılın başına kadar Dağıstan edebiyatı, ağızdan ağıza ve kuşaktan kuşağa aktarılan ve konusu çetin doğa koşullarıyla, aşk, savaş ve dini temaların ağırlıklı olduğu şarkı, şiir, öykü ve masallarla süregelmiştir.
Yazı dillerinin geçen yüzyıla kadar yaygın ve ortaklaşa kullanılmıyor olması sebebiyle, bir çok edebi ürün, halk dilinde yaşıyor olmasına rağmen, yaratıcısı bilinmemektedir. Örneğin bir dilde söylenen şarkı, bir başka Dağıstan diline çevrilmekte ve o şarkı ile şarkıyı ilk kez söyleyen kişi arasında ilişki kopmakta, böylece çok sayıda anonim edebi eser halk dilinde yaşamayı sürdürmektedir.
Çok sayıda Dargi şair ve edebiyatçısı bu şekilde yazılı hale gelemeden kaybolup gitmiştir. Dargi yazılı edebiyatının öncüsü Batıray (1831-1910) adlı halk şairidir. Batıray’ın romantik lirizmi, ifade gücü ve kendine özgü tarzı, özelde Dargi genelde Dağıstan halkını derinden etkilemiştir.
Dargiler’i Osmanlı’da meşhur gazeteci, tarihçi, edebiyatçı Mizancı Murad(1854-1913) gibi önemli bir tarihsel kişilik temsil etmekteydi. Osmanlı politik ve entelektüel yaşamında yayınladığı kitaplarla birlikte, “Mizan” gazetesi yoluyla toplumda çığır açabilmeyi başarmıştır.
Çağdaş Dargi edebiyatının önemli adlarının başında ise Ahmethan Abubakar (1931-1991) gelmektedir. Abubakar; bir çok yapıtı, onlarca dile çevrilmiş, salt iyi bir şair ve yazar değil, aynı zamanda yazdığı ilk senaryo ile ilk yerel film çalışması olan “Bulutlar Gökyüzünü terk etmekte” ile Dağıstan Sinematoğrafisine öncülük etmiş bir entelektüel ve güçlü kalemiyle büyük bir gazeteciydi.
Dağıstan halk edebiyatının ilgi alanları belli temalarda yoğunlaşmaktaydı. Aşk ve kız kaçırma, mertlik ve cengaverlik, yurt sevgisi, Tanrı aşkı, zenginlik/yoksulluk ikilemi, feodallerin zulümleri vb.
Dağıstan’ın Türk kökenli halklarından Kumuklar kendi içlerinden çıkardığı sayısız edebi kişilikle ülke kültürüne önemli katkılarda bulunmuşlardır. Irçi Kazak(1839-1879), Aksaylı Osman oğlu Muhammed Efendi, Nugan Batır-Mazur, Temir Bulat, Manay Alibek oğlu ile Kazanişli Ebu Sufyan, Kumuk edebiyatının öncülleri sayılmaktadır.
Geleneksel Lak edebiyatında, Şanba adı verilen üçlükler ile Ballay adı verilen destansı manzumlar görülmektedir. Şanba’lar genellikle Lak hanım ozanlarca yaratılmışlardır. Temaları arasında aşk, ayrılık ve gurbet temaları göze çarpmaktadır. Ballay’lar da ise dini temalar ön plana geçmektedir. Tanrı aşkı, hayırseverlik, ibadet vb. konular Ballay’ların genel karakteristiğini yansıtmaktadır. Çağdaş Lak edebiyatının öncüllerinin başında Abutalip Gafurov(1882-1975), Mariyam Ibrahimova(1918-1994) gelmektedir.
Çağdaş Lezgi edebiyatında adları ön plana çıkan yazarlar ise Said Kockhyurski(1767-1812), Yetim Emin(1839-1878), Efendi Kapiyev’dir.
Tat edebiyatının en önemli edebi kişiliği Hızgil Avşalumov, Tabasaran edebiyatının en önemli temsilcisi ise Muttalib Mitarov’dur.
Dağıstan edebiyatı, başta Rusça’dan olmak üzere bir çok batı ve doğu dillerinden çevrilerek yayınlanan kitaplarla zenginleşmektedir. Ancak yerel dillerde üretim 1995’lerden sonra hızla düşmeye başlamış ve Dağıstan edebiyatı üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başlamıştır.
Sosyaliz döneminde, yanlı ve ideolojik saplantılı da olsa, devletçe desteklenen kültür ve sanat, şimdi vahşi bir Kapitalizmin kucağındadır. Kemikleri ezilen bir ülke, karın tokluğu ile açlık arasında gide gele yol şaşkını entelektüellerle dolmuştur.
Kitle iletişim araçlarında yerel dil kullanımına getirilen sınırlamalar ve sınırsız Rusça’nın doludizgin koşusu.
Dağıstan edebiyatının geleceği bu denli karanlık mı dır? Bilinmez, fakat toplumsal dinamikler uyandırılmaz, anadil sevgisi anımsatılmaz ve ortak yurt bilinci yeni kuşaklara aşılanmazsa evet, olacağı hazin, dramatik bir sondur. Burada en önemli sorumluluk yerel aydınlara düşmektedir. Toplumsal bir gereksinim olarak barışçıl yollardan, politik ergleri baskı altına alabilmek, aydınların duru beyinlerinden taze yüreklere akmalıdır.
-
Ananın Gözyaşları (Nâniyn Barxiş)
17 Mayıs 2015, Pazar -
Son Ürün
25 Nisan 2015, Cumartesi -
Yılanın Fikri
30 Mart 2015, Pazartesi -
Çerkes Masalları
23 Şubat 2015, Pazartesi -
Kayaya Tırmanan Atlı
24 Ağustos 2012, Cuma -
Oset Edebiyatı
01 Ağustos 2012, Çarşamba -
Dağıstan Edebiyatına Kısa Bir Bakış
06 Temmuz 2012, Cuma