TARİH
Ari Terimi ve Kafkas Arileri
Konumuza geçmeden önce Asetin dili ile ilgili kısa bir açıklama yapmakta fayda vardır. Uzmanlar İskit-Sarmat-Alan ve Asetin dillerini Ari grubunun İran familyasına sokmaktadırlar. Bu da bu dillerin bugünkü İran dili ile aynı dil olduğu şeklinde yanlış anlamalara sebep olmaktadır. İskit-Sarmat-Alan-Asetin dil grubu büyük Ari familyasının Orta Asya ve Kafkasya bölümünü, Pers dili İran bölümünü, Sanskritçe Hindistan bölümünü, Cermen, Kelt, Latin ve benzeri diller ise Ari dillerin biraz daha değişimine uğramış Avrupa bölümünü oluşturmaktadır.
Kafkas, İran ve Hint Arilerinin ataları dört bin yıl kadar önce büyük Hint-Avrupa dil toplumundan koparak Kuzey doğu İranda birkaç yüzyıl daha bir arada yaşadıktan sonra çeşitli ülkelere dağıldılar. Bu sebeple bugün bu diller “İran dil grubu” olarak ele alınmaktadırlar. Bu diller çok uzun zaman birbirlerinden çok uzaklarda ayrı gelişimler gösterdiğinden bugünkü Asetince ile İran dili birbirinden farklı ayrı diller haline gelmişlerdir. Ayrıca İran ismi İr-ran = Ari Ülkesi anlamına gelmesi sebebiyle çok yakın bir geçmişte Fars ülkesine verilmiş olup daha önce bu ülke bu adı taşımıyordu. Hatırlanması gereken bir nokta da, M.S.8. yüzyıldan itibaren yoğun Arap, Moğol-Tatar istilası ve yerleşimin Perslerin Arilik vasıflarını büyük ölçüde yok etmiş olmasıdır.
Bugünkü İran dili Arap, Ural-Altay ve Pers dilleri karışımı bir dil olup İran halkı da bu halkların karışımından oluşmaktadır. Asetinler ise doğal bir sığınak sayılan Kafkas Dağlarında dış tehlikelerden uzun zaman korunma imkanı bulabildiklerinden eski Arilik vasıflarını büyük ölçüde korumaktadırlar. Bu yüzden Avrupa dillerinin geçmişteki bir takım özelliklerini bünyesinde bulunduran ve Hint-Avrupa dilleri açısından köken dil olarak kabul edilen Asetince uzun zamandır Amerika, Sovyetler Birliği, Almanya, Fransa, İngiltere, Norveç, İsviçre, Macaristan gibi ülkelerde incelemeye alınmış bulunmaktadır.
Ayrıca son zamanlarda bazı uzmanlar İskit-Sarmat-Alan ve Asetin dillerini, İran dil grubu içerisinde değil, ayrı bir grup olarak ele almak gerektiğini eserlerinde vurgulamaktadır. Nitekim Miller “Asetin dilinin atası, Med ve Pers toplumlarının tarih sahnesine çıkmasından çok önce İran dil grubundan ayrılmıştı” demekle bu konuya yıllar önce açıklık getirmişti. (Bakınız. J.Harmatta. Studies in the history and language of the Sarmatians. Szeged 1970. s.59)
Bilindiği gibi Kuzey Kafkasya M.Ö. üçüncü bin yıl sonlarında Milad yıllarına kadar yaklaşık olarak iki bin yıl, aralıklarla Ari akınlarına ve yerleşimlerine sahne olmuştur. Bugün genellikle Arilerin dolayısıyla Asetinlerin anavatanı olarak Volga-Tuna nehirleri arasındaki Kuzey Karadeniz Bölgesi ve Hazar Denizi doğusundaki Baktriya bölgesi üzerinde durulmaktadır ki her iki bölge de Kafkasya’ya çok yakın olup aralarında ilişki olmaması mümkün değildir.
Asetinlerin ataları veya yakın akrabaları sayılan Arian’lar (M.Ö.2200), Kimmerler (M.Ö.1100), İskitler (M.Ö.750), Sarmatlar (M.Ö.350) ve Alanlar (M.S.100) Kafkasya’nın çeşitli bölgelerine yerleşerek uzun bir zaman içerisinde önemli ölçüde yerli kavimlerle kaynaşmış ve onlarla kültür ve fizik yapı birliğine varmışlardır. Anadolu’ya dört bin yıl önce Kafkaslardan geçtikleri bugün bilim dünyasında genel olarak kabul edilen Ari Hititlerinde yukarıda bahsedilen Arian grubundan kopmuş oldukları artık bilinmektedir. Bugünkü Kafkas insanının oluşumunda Kafkas yerlileri kadar Arilerinde önemli rolleri vardır. Bu sebeple bu konunun bu sütunlarda işlenmesi gerektiğine inanıyoruz.
ARİLER KİMLERDİR?
M.Ö. üçüncü bin yıl sonlarında at kültürü, silah üstünlüğü ve savaşçı-yönetici özellikleriyle tanınmış ve aynı dili konuşan bir toplum çeşitli nedenlerle muhtemelen Tuna ve Volga nehirleri arasında yer alan anavatanlarından çeşitli ülkelere dağılmışlar ve istila ettikleri her ülkede yönetici tabakayı oluşturmuşlardır. Hindistan’dan Avrupa’ya kadar dağılmış olan bu topluma coğrafik bir terim olarak Indo-European = Hint-Avrupa toplumu adı verilmiştir. İşte bu toplumdan kopan bir grup muhtemelen Aral Gölü güneyindeki Baktriya bölgesinde birkaç yüzyıl daha bir arada yaşamış ve diğerlerinden (Cermen, Latin, Kelt) biraz daha değişik özellikler edinerek M.Ö. ikinci bin yıl başlarında ülkesini terk etmiş ve çeşitli yönlere dağılmıştır.
Kendilerine ARYA = AR MENSUBU = AR-İ (Daha sonra İR şeklinde incelmiştir) adını veren bu toplum dört kola ayrılarak Orta Asya’yı, Hindistan’ı, İran’ı, Anadolu ve Kafkasya’nın bazı bölgelerini istila etmişlerdir. Bunlardan Orta Asya, Tuna-Volga bölgesi ve Kuzey Kafkasya’ya yerleşenler ARİAN ve SAGA (Grek bölgelerinde Skitos ve As) adlarını, İran’ı istila edenler ARTE (Grek bölgelerinde Pers) adını, Hindistan’ı istila edenler ARYA adını, Anadolu’yu istila edenler ise HİTİT ve MİTANNİ adlarını almışlardır.
Hindistan’ı istila edenler Ariliklerini korumak için yerli esmer Dravit halkını uzun müddet kendilerinden uzak tutmaya çalışmışlar ve bu sebeple KAST sistemini oluşturarak birkaç yüzyıl saflıklarını koruyabilmişlerdir. Ancak M.Ö. 6. yüzyılda Şakya boyu mensubu BUDA’nın Kast sistemine karşı çıkması ve tüm insanların kardeş olduğu görüşünü yaymasıyla birlikte Ariler esmer halklarla daha sık kaynaşmaya başlamışlar ve bir müddet sonra Arilik vasıflarını kaybetmişlerdir. (Hindistan’da o tarihlerde Şakya = İskit Krallığı mevcuttu). Budist gelenek Buda’yı Şakya kralı Sudhodana’nın oğlu olarak tanıtır. (Bakınız. İlhan Güngören. Buda ve Öğretisi. s.49, İstanbul 1981)
Bilindiği gibi ilk Hint Arileri beyaz tenli ve iriyarı insanlardı. İranı istila eden Arilerden de tarihler aynı şekilde bahsederler. Prof. Şemsettin Günaltay İran Tarihi adlı eserinde (Ankara 1948.s.105) şöyle demektedir. “Heredottan öğrendiğimize göre Persler kendilerine ARTE adını veriyorlarmış. Persler, kafataslarının yapısı, yüzlerinin hatları, boylarının uzunluğu, derilerinin açık rengi ile Hint-Cermen ırkını temsil ediyor ve bu vasıflarıyla İranın yerli halkından ayrılıyorlardı.”
Özellikle İskitlerin M.Ö.7.yüzyılda İran’ı istila etmeleri ve yerleşmelerinden hemen sonra Pers devleti çok güçlenmiş ve o tarihlerde dünyanın en büyük imparatorluğu haline gelmiştir. Pers ordusunun bel kemiğini oluşturan İskit süvarileri, imparatorluğun Hindistan’dan Yunanistan’a, Aral Gölü’nden Basra Körfezi’ne kadar genişlemesinde çok önemli rol oynamışlardır. (Bakınız aynı eser s.89,108 v.d). Fakat büyük Pers medeniyetini kuran bu insanlar zamanla İran’ın yerli halkıyla karışarak, ayrıca Arap ve Moğol istilalarına maruz kalarak Arilik vasıflarını kaybettiler.
Anadolu’yu istila ederek Hatti ve Hurri toplumlarını egemenlikleri altına alan ve HİTİT ve MİTANNİ adlarında güçlü bir devlet kuran Anadolu Arileri ise M.Ö. birinci binin ilk yarısında Asurlular tarafından imha edilmişlerdir.
Böylece dört kola ayrılan Arilerden üç kolu, Anadolu, İran ve Hindistan Arileri yok olmuşlar, kuzeye giden Arilerinde büyük bir bölümü Ural-Altay ve Moğol yerli kabileleri tarafından asimle edilmişler, sadece Kafkas Dağları’nda barınabilme imkanına kavuşan küçük bir bölümü (Bugünkü Asetinler) ayakta kalmış ve büyük ölçüde dillerini ve Arilik vasıflarını koruyabilmişlerdir.
Eski İran, Hint ve İskit dillerinin Avrupa dilleriyle akrabalıkları ortaya koyulmaya başlandığında hemen tüm Avrupalılar bu toplumların kültürlerini ve geçmişte kendilerine verdikleri ismi araştırmaya başlamışlardı. Böylece kendi atalarının geçmişteki ismini de tespit etmiş olacaklardı. Nitekim Hint ve İran Arilerinin kutsal kitapları olan VEDA ve AVESTA da bu isme rastladılar. İran ve Hint Arileri kutsal kitaplarında kendilerini “Biz ARYA’lar” diye anıyorlardı. Daha sonraları yapılan araştırmalarda, İskit, Sarmat ve Alan yönetim kadrolarında da bu ismin çeşitli şekillerine rastlanıyordu. Örneğin Pliny Tuna güneyinde yaşayan Sarmat kavimlerine Arreal Sarmatae ve Areates adını veriyor, bir iskit kralı Ariantes adını taşıyor, Alan ve İron isimlerinin Arian kelimesinden türediği ispat ediliyordu. (Bakınız. J.Harmatta aynı eser s.77-92. Ayrıca Iğnatı İştar. Ne Ivşag ne İstori.s.126-127. Çinval. Huşşar İrişton=Güney Osetya 1987)
Böylece 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında hemen tüm Avrupalılar eski tarihlerinde bu ismi aramaya başladılar ve kendilerini ARİ=ARYA olarak adlandırdılar. Örneğin İrlanda dilinde efendi anlamına gelen “Aire”, Grek yükseklik anlamındaki “Aristo”, Cermen Arileri “Sueve Arioviste” ve “Boien Ariomanus”, Roma İmparatorluk yönetimindeki “Arian, Arrianus” isimleri, İrlanda’nın eski isimleri “Eren, Erin” ve bu günkü ismi “İr-land” Ari kelimesinin zamanla değişime uğramış şekilleriydi. (Bakınız. Georges Poisson. Avrupa’nın İskan Tarihi.s.189 v.d. Ankara 1950)
Bugünkü Hint-Avrupa dilleri 4500 yıl önce yaşamış olan tek bir dilin göçler sonucunda, değişik ülkelerde yerli dillerle kaynaşması sonucu oluşan dillerdir. Dil uzmanları bu diller üzerinde ayrı ayrı yaptıkları incelemeler sonucunda gerek gramer, gerekse kelime haznesi açısından bazı ortak noktalar tespit etmişler ve geçmişteki ortak bir dilin iskeletini ortaya koymuşlardır. (Bakınız. Prof. Doğan Aksan. Her yönüyle Dil. Üç cilt. Ankara 1980) Aşağıda bu diller arasındaki ortak kelimelerden bazı örnekler görüyorsunuz.
YILDIZ | İSİM | |||
Asetince | Istalı | Asetince | Nom | |
Hititçe | Astira | Fransızca | Nom | |
Fransızca | Astre | Farsça | Nam | |
Hintçe | Stara | İngilizce | Name | |
Latince | Stella | Hintçe | Nam | |
İngilizce | Star | Almanca | Name | |
Farsça | Sitare | İtalyanca | Nome | |
Almanca | Ştern | Latince | Nomen | |
DOĞRU | BÜYÜK | |||
Asetince | Raşt | Asetince | Jerond | |
İngilizce | Right | Sanskritçe | Cara | |
Sanskritçe | Raç | Eski Grek | Geront | |
Almanca | Recht | İngilizce | Grand | |
Farsça | Rast | Fransızca | Grand | |
İtalyanca | Retto | Almanca | Gröse | |
Fransızca | Direct | İtalyanca | Grimo | |
DİŞ | ANNE | |||
Asetince | Dendag | Asetince | Mad | |
İtalyanca | Dente | Sanskritçe | Matr | |
Sanskritçe | Danta | İngilizce | Mother | |
Fransızca | Dent | İtalyanca | Madre | |
Farsça | Dendan | Farsça | Mader | |
Latince | Dens | Latince | Mater | |
İngilizce | Dental |
İSKİTLER
M.Ö. 1700 yıllarında Orta Asya’yı istila eden ve yerli Altay ve Moğol kavimlerine kültürlerini aşılayan Proto-İskitler önceleri kendilerini ARİAN (İRON kelimesinin ilk hali) olarak adlandırıyorlardı. Daha sonra SAGA ve AS adlarını aldılar. Saga kelimesi Asetince’nin Digor dialeğinde Sage, İron dialeğinde Şag şekillerinde halen vardır ve cesur, kahraman anlamlarına gelmektedir. Persler Saka, Ermeniler Şak, Araplar ve Museviler Sakh şeklinde telaffuz ediyorlardı. İskitler Altaylarda bir müddet bir arada yaşadıktan ve çoğaldıktan sonra topraklarının verimsizliği ve yetersizliği sebebiyle M.Ö.8. yüzyılda tekrar birkaç kola ayrılarak Kafkasların, Hindistan, İran’ın ve Anadolu’nun bazı bölgelerini İstila ettiler ve oralara yerleştiler. Örneğin Kuzey Kafkasya’nın Kuban ve Terek bölgelerinde Ulski, Karagodenash, Kelermes, Maykop, Kostromskaya ve Tsarskaya da İskit kral ve şeflerinin zengin mezarları bulunmuştur. (Bakınız. Tamara Talbot Rice. The Scythians. London 1958.s.99)
İşte bu ayrı yaşamalar sonucu tek bir dil konuşan toplum zamanla değişik lehçeler konuşur hale gelmiş ve komşuları tarafından değişik adlarla anılmıştır. Saga, İskit, Sarmat, Arsi, Alan, Kuşhan, İron, Digor, As, Os, Uz, Kuşha, bu isimlerden bazılarıdır. Çeçen ve Avarların Asetinlere vermiş oldukları Hiri adı da Ari kelimesinin değişik telaffuz edilmiş halidir. Kuşhanlar M.S. 1-3 yüzyıllarda Kuzey Hindistan’da Mathura merkez olmak üzere devlet kurmuş bir Asetin koludur. ASETİN=AS-ETİN=AS ÜLKELİ demek olup buradaki ETİN, Gürcüce Ülkeli anlamına gelen bir ektir. Toplumun asıl adı olan AS daha sonraları OS şeklinde incelmiştir.
İskitlerin yerleştikleri ülkelerde halen birçok şehir, kasaba, nehir İskitçe isimler taşımaktadır. Örneğin Artvin şehri bir İskit beyinin adını taşımakta Kars şehri İskitlerin Arsag=Ars-ag boyundan adını almakta, Karadeniz’e dökülen bazı nehirler İskitçe isimler taşımaktadır. General İsmail Berkok, Tarihte Kafkasya adlı eserinde (İstanbul 1958 s.156) “Karadeniz’e dökülen Tuna, Dnyeper, Dnyester, ve Don nehir isimleri tamamen Asetincedir, şu halde bu nehirlerin havzalarında kuvvetli bir Asetin varlığı mevcuttu” demektedir.
Gerçektende bu isimler Asetince Don=Nehir, Su, Donıstır=Büyük Nehir, Dondırh= Dağınık kollara ayrılmış nehir, Tuna’nın eski adı Dona= Nehir, Su anlamına gelmektedir. Ayrıca Tuna nehrinin ilk ismi İster’dir ki bu da Asetince Istır=Büyük anlamına gelmektedir. İskitlerle çağdaş olan Heredot şöyle yazmaktadır. “İster sözünü ettiğim veya etmediğim tüm nehirlerin en büyüğüdür. Kelt ülkesinden çıkar ve bütün kıtayı geçtikten sonra Skoloti=İskit Ülkesi’ne girer.” (Heredot Tarihi. Hürriyet yayınları. İstanbul 1973.s.176). Heredot yine aynı eserinde Saulius, Bartatus, Oktamasades ve Ariantes adlarında bazı İskit Krallarından bahsetmektedir ki, bu isimler halen Asetincede incelmiş halleriyle mevcuttur. Şoli, Bent, Doktamış ve İron gibi. Kelimelerin sonlarındaki us ve es Grekçe eklerdir.
İskitler genellikle savaşçı, istilacı, yıkıcı yönleriyle tanınırlar, biz burada yine yabancı yazarların görüşlerini aktararak onlar hakkındaki bazı gerçekleri kısaca yansıtmaya çalışalım.
Tamara Talbot Rice, The Scythians adlı eserinde İskit göçlerinin ve istilasının gerçek sebebini şöyle izah ediyor.”Prehistorik devirlerde bütün Orta Asya otlaklarla kaplı olmasına karşılık, tarih döneminin başlamasından kısa bir süre önce meydana gelen iklim değişiklikleri sonucunda, geniş topraklar, yaşamaya elverişli olmayan çıplak kumlu çöllere dönüşmüştür. Bu yöre insanları geniş çapta hayvancılıkla geçinirler. Yiyecek ve giyecekleri bunlara bağlıdır. Bu yüzden iyi otlaklara sahip arazi ihtiyaçları ve yaşamlarının temel gereksinimidir. (s.58)
Bazı kabileleri verimli vadilerde ziraatçı olarak yerleşirlerken, diğerleri düzlüklerde çoban ve avcı olarak yaşamayı tercih etmişlerdir. Yerleşik düzene geçenler döküm ve dövme sanatını öğrenmişler, bakırdan ve tunçtan güzel eserler vermişlerdir. Kazılarda çıkarılan eserler arasında orak yapmak için kullandıkları kalıplar da vardır (aynı eser s.38)
İskitlerde kral dışında tüm kabile şefleri seçimle saptanırdı. Altaylarda bulunan İskit şeflerinin istisnai uzun boyları, kabile mensuplarının seçimde fizik yapıya da önem verdiklerini göstermektedir.(s.61) İskitlerin doğusundaki kavimler henüz atı bilmedikleri zamanlarda İskitler atlı idi. Orta Asya ve Doğu Avrupa binici kavimleri arasında İskitler hem kendi zamanlarında hem de karanlık dönemlerde en önemlileri olmuştur ve bunların etkileri Avrupa sanatlarında kendini göstermiştir (s.39).
İskitler mezar sahalarına ve cenaze törenlerine her şeyin üstünde önem verirlerdi. Cenaze törenleri son derece mistik ve muhteşem ayinler halinde geçerdi. Kuban ve Altaylardaki cenaze törenlerinde önemli miktarda at öldürüldüğü ve kral mezarlarının etrafına gömüldüğü bilinmektedir (s.92).
Atın anayurdu olan Orta Asya stepleri at sırtında büyük göçlerin başlangıç noktası oldu. Atlı savaşçı bir ulusun prototipi olarak bilinen İskitlerde at ilk kez özel mal olmayıp toplum mülkiyetine geçmişti. İskitler kısraklardan süt, peynir ve kırmız elde ettiler, eğeri geliştirdiler, deri bir halka şeklindeki üzengiyi keşfettiler. (Bakınız. Tarih ve Toplum Dergisi. Sayı.6 Haziran 1984. E.Isenbügel ve E.Sieferie’in The Horse adlı eserlerinden tercüme edilmiştir.) Bu arada ÜZENGİ kelimesinin, Asetincedeki ZENG=Diz,bacak kelimesinden türetildiğini de burada belirtelim.
Dnyeper nehri ağzında yaşayan İskitler tahıl ile birlikte soğan, mercimek, pırasa, ve darı yetiştirdiler. Bunların kuzeyinde yalnızca yemek için değil, başka ülkelere satmak amacıyla tarım yapan İskitler yaşar. Dnyeper doğusunda yine tarımla meşgul olan Boristhenitler diye isimlendirilen İskitler gelir. Bu İskitlerin doğusunda Kırım dolaylarında tarımla ilişkisi olmayan kalabalık ve savaşçı, soylu İskitlerin yaşadığı krallar ülkesi gelir. İskitlerin en seçkini olan bu grup öteki İskitlere, kölelerine olduğu gibi yukarıdan bakarlar. (Bakınız. Heredot Tarihi, İstanbul 1973, s.170-171).
Görüldüğü gibi İskitlerin önemli bir bölümü yerleşik düzende olup Altaylar, Kafkaslar, Kırım ve Dnyeper nehri havzasında ortaya çıkarılan kral mezarları, hem çeşitlilik hem de sanat değerleri yönünden çok zengin eşyalar sunmaktadır. İskitler demiri Dnyeper havzasından ve Kafkaslardan elde eder, altını dost kabileler vasıtasıyla zengin Altay ocaklarından, Kehribarı Kiev civarından getirtirlerdi. Prof. Şemsettin Günaltay, İran Tarihi adlı eserinde şöyle yazıyor (s.113,128) “M.Ö. 700 yıllarında Kuzey İran büyük ölçüde İskit istilasına hedef olmuştu. Bu yıllarda İran’da madeni eserlerde büyük bir gelişme görülmektedir. Elimizdeki örnekler bronz sanatkarlarının İran’da en iyi eserlerini İskit-Kimmer istilası çağında vermiş olduklarını göstermektedir.”
Asetin toplumunun ataları olan İskit-Sarmat ve Alanlar kurmuş oldukları imparatorluk ve krallıklarla Doğu Avrupa’dan Çin’e kadar olan bölgeyi iki bin yıldan fazla bir zaman ellerinde tuttuklarından, Grek bölgelerinde bu bölge AS’lar ait anlamına gelen ASYA=AS-YA adıyla anılmış ve halende bu adla anılmaktadır. Nitekim Prof. Zeki Velidi Togan, Türk Tarihine Giriş adlı esrinde (İstanbul 1981, s.424) G.Haloun, W.Henning ve Maenchen Heffen gibi bilim adamlarının görüşlerini yansıtarak “Milad sırasında batıda Tuna nehrinden, doğuda Peiping’e (Çin’de) kadar uzanan bütün saha Alan, As ve Arsi’lerin idaresinde bulunmuştur. Malum olduğu üzere şimdiki Kafkas Osetinleri eski As’ların halefidirler.” Demekle bu durumu dile getirmektedir. Yine aynı eserde yer alan görüşlere göre Göktürklerin on aşiretinden biri Hazar hakanlığında ön mevkide olanlar, Kırım hanlığında hanlar yetiştiren Şirin kabilesi Alan, As asıllı idiler (Aynı eser s.52,422,424).
Kadir Hoşon
Kaynak: Kuzey Kafkasya Dergisi
-
Çerkes Sorunu Hakkında Türk Kamuoyu ve TBMM'ye Sunu-I
02 Temmuz 2024, Salı -
Çerkes Sorunu Hakkında Türk Kamuoyu ve TBMM'ye Sunu-II
02 Temmuz 2024, Salı -
Çerkezistan (Kuzey Batı Kafkasya)
28 Haziran 2024, Cuma -
Karadeniz Müstahkem Kıyı Hattı Ve General Yevdokimov'un Planı
25 Nisan 2015, Cumartesi -
Çerkezistan (Kuzey Batı Kafkasya)
30 Mart 2015, Pazartesi -
Ari Terimi ve Kafkas Arileri
16 Ocak 2014, Perşembe -
Adığe Bayrağı(NIP)’nın Tarihçesi
06 Temmuz 2012, Cuma